Geleceğe Gidiyorum

15 Mart 2010 Pazartesi





Bugünündeyim dünyamın. Mevcudu yaşıyorum diğer insanlar gibi.

Sabah uyanıyorum mutlu bir güne başlamak için hafif hafif gerinerek. Kollarımı hareket ettiriyor, gülümsüyorum yeni bir aydınlığa. Hatta çalmakta ise beni uyandıran dijital saatim ya da cep telefonum, susturuyorum. Kalkıyorum heyecanla, açıyorum perdelerimi, karşı apartmanın kirli duvarlarına bakıyorum. Temiz bir güne başlamak için kirli duvarlar iyi geliyor belki de...

Lavaboya gidiyor, ıslak mendille yüzümü siliyor, losyonumla kokumu yapaylandırıyor, mutfağa yöneliyorum. Saate baktığımda "Eyvah!" sözcüğü yuvarlanıyor dudaklarımdan, geç kalmak üzereyim. Buzdolabımın raflarındaki, fabrikalarda özenle hazırlanıp paketlenmiş gıdalarımdan ilk elime geçenleri afiyetle indiriyorum mideme. Yanında kutulanmış soğuk çay ya da başka bir meşrubattan da vazgeçemem elbette.

Ütü gerektirmiyor giysilerim. Markalanmış kalın bezlerden mamul olup; hafif pahalılandırılarak cezbedici hale getirilmiş giysilerimi özenle giyiyorum. Kapıyı hızla açıyor ayakkabılarımı yolda ayağıma geçiriyorum ipteki cambazlar gibi.

Durağa koşturuyorum. İlk gelen otobüs duruyor ve teknolojinin bu vazgeçilmez ekmek arası insan sandviçinde yerimi alıyorum. Tacizlendirilerek bağırtılan kadın sesleri otobüsün ince bir müziği gibi geliyor kulaklarıma sabah sabah. Şükrediyorum ki yeni bir sabahtayım.

İşyerime koştura koştura yetiştiğimde saniyeler kalmıştır imza defterinin kapanmasına. İmzalayıp merdivenleri üçer beşer atlayarak masama gidiyorum. Bir çay söylüyorum kendime en alasından. Plastik ince beyazlığındaki muhteşem görüntüsüne garnitür olarak bir ipin ve bir torbanın eklendiği bardağımdan, iştahla yudumluyorum açık renkteki koyu sarılığı..

Öğle arası oluyor. İşyerimin floransanlarla aydınlatılmış ferah ortamından ayrılmaktansa kendime bir ziyafet çekmek istiyorum, telefonla sipariş verip. Buzlukta saklanmış en güzel ekmek aralarını ısıtıp getiriyorlar cep gibi hazırlanmış tertemiz poşetlerinde. Isırdığımda fazlalık suları cebe akıyor diğerleri mideme gidiyor. Doyuyorum. 

Akşam oluyor, mesai bitiyor. Otobüs kalmaz gecikirsem... Üçer beşer atlıyorum önümdekilere aldırmadan; ama yetişiyorum otobüsüme. Tıkış tıkış ekmek arası insan sandviçinde ben eksik kalmayayım diyorum. Tacizin o müthiş çığlık müziklerini yine kulaklarımla ruhumun derinliklerine sindirip evime yetişiyorum.

Yorgun bir gündü. Yemek hazırlayacak zamanım da yok. Ne yapayım? Açıyorum dolabı.; tertemiz paketlenmiş hazır hindi döneri görüyorum. Son kullanma tarihi yarın bitiyor zaten. Paket ayranımın da jelâtinini kaldırıp, hindi döneri ve ayran ziyafetini çekip kendime, midemin açlık hissini sonlandırıyorum.

Hemen geçiyorum özlediğim bilgisayar masama. Neti açıyorum. Bana ne dünyada olup bitenden. Arkadaşlarımla sohbet benim de hakkım. MSN penceremin maviliğinde Türkçemsi bir dille sohbetlerimi yapıyorum. İyi de oluyor hani. Türkçemsiyi unutmamak gerekir zaten, ara sıra belki konuşmak gerekir. Değil mi ama?  Günümüz diline yabancı kalmamak lazım.

Bitiyor sohbetlerim, pencereye yöneliyorum perdeyi kapatmaya.  Karanlıkta belli de olmuyor o sevimli karşı apartmanın kirli duvarları.
 Giriyorum yatağa... Karanlıkta tavanı izliyorum. Düş gibi geçiyor gözlerimden. Geleceğe gitmek istiyorum.

Sabah kuş cıvıltıları olsun çalar saatim. Kendi hazırladığım kahvaltımı sakin sakin yiyerek başlayayım güne. Yola çıktığımda; çelik çomak oynayan çocukları göreyim. "Günaydın" diyerek gülümseyen insanlar olsun dolmuş durağımda. İnsanlar koltuklara oturarak gitsinler işlerine. 

Öğle arasında sıcak yemeğimi yeyip gezintiye çıkayım mavi kubbe altında. Uçurtmaları göreyim rengârenk maviliklerde. Gülümseyen insanlar olsun çevremde. Koşuşturmalara hasret kalayım.

Akşamları yemeğimi evimde sıcak sıcak yeyip dostlarımı ziyaret edeyim. Sohbetlerle ufkumu genişleteyim. 

Dönüşümde sokak lambalarının loş ışıklarında kimse kesmesin önümü. Evime girdiğimde mutlu olayım.

Evet, geleceğe gitmeliyim...

.................

Dijital saat sesi... Açıyorum gözlerimi; arıyorum…

Hani benim geleceğim?


20 yorum:

Newbahar dedi ki...

Kadınların taciz bağırtılarından sonra ''şükrediyorum- Kadın değilim :) diyeceğinizi ummuştum bir an.

Böylesi monoton bir hayat yaşamadığınızı düşünerek, tüm olup bitenlerin öylesine bir karalamadan ibaret olduğunu duymak istiyorum.

Öyle değil mi? Şu renkli müziğe uymuşmu bu yaşanılanlar??

Sevgi ve selamlar

suskunbiradam dedi ki...

:))))) Bu sadece geçmişi geleceğe uyarlamaya çalışan ve mevcut makineleşmeyi, robotlaşmayı reddeden bir düş :)

Selamlar dikkatli arkadaşım :)

üryan dedi ki...

geleceğe umutla bakamayışımızın sebebi; bizi bekleyenin böyle olmadığını bilmek olsa gerek..

Tasvirler çok sağlam olmuş...
tebrik ederim..

Sultan-ı Yegah dedi ki...

Nedense hayatımızı kolaylaştırmış hazır yiyecekler..Yada kalabalığın arasındaki sanırım bu müzik kadar hareketli keskin ve iç acıtıcı söylemler...Benim en çok şu dikkatimi çekti..Güne karanlığın ardından simsiyah bir duvarla başlamasına rağmen heyecanlı bir adam vardı..acaba o adam kimdi:...tanıyan varsa bir adım öne çıksın..:=))

mavisihir dedi ki...

Pırıl pırıl sabahlara uyanmanız dileğiyle...

Güzeldi...

Adsız dedi ki...

Mutat ve monoton bir günün hikayesi ile birlikte aranan ve ulaşılmak istenen gelecek, ne yazık ki geçmişte kaldı!..

Değerli Üstadım; bu güzel paylaşımınız için teşekkürlerimi sunarım.

Allah'a emanet olun ve sağlıcakla kalın. İnşallah, kavuşmak istediğiniz gelecek; düş gibi gözlerinizin önünden geçerken, bir gün yaşama düşer de gerçek olur...

Gordion960 dedi ki...

Adına modernleşmek deselerde aslında ruhsuz mekanik yitik hayatlar yaşıyoruz bir çok güzeliği katletmek pahasına şarkının ritmi süper uymuş hani "cuk oturmuş" derler ya:)) dilerim düşlerinizi bir yerde yakalayabilirsiniz sevgiyle sağlıkla kalın.

ramazan dedi ki...

Değerli Blogdaşım,
bazen olanlardan karamsarlığa kapılsak da,her karanlığın şafağında bir aydınlık başlar diye ümit etmek istiyoruz.
Bize dayatılanı değil,bizim seçtiklerimizi yaşamaya başladığımızda,biz olduğumuzu anlarız.Bunu anlamayan milletlerin başına gelenlerin bir kısmı, tarih olarak bile yazılamamıştır.Yazılabilenler ise çok trajediktir.Atalarımız örneklerini deyişler olarak bize göndermiş,ama anlayacak yürek gerek.
Bunları anlayan yüreğinize sağlık.Umarım bu yürekler çoğalsın da,kurtulalım şu ölü toprağı örtülmüş rehavetten.
Sevgiler.

Sihirli Yazılar dedi ki...

Hazır yiyecekler tüketmek, kurulmuş robotlar gibi beton duvarlar arasında yaşamak kimsenin istemeyeceği bir şey tabii. Gönül isterdi ki ben de şehrin göbeğindeki şu apartman katında yaşayacağıma, şehir dışında bahçeli müstakil bir evde yaşayayım. Belki de 20 yıl sonra evimi satıp giderim öyle bir yere, kimbilir? Hayat sürprizlerle dolu, öyle değil mi? Benim de geleceğe ilişkin hayalim bu... Sevgiler...

tufan dedi ki...

Hadi kalk artık çay soğuyor,yine geç kalacaksın,alışeriş listesi masada,sakın unutma akşama gelirken,bu kokuları sürüyorsun otobüste senide taciz edecekler yakında,bu seslede sabaha başlamak var tabiki,yada dijital saatin beynimize kazınan mekanik ritmiyle.

Kendi dünyamızı değiştirme şansımız her zaman varda,ya dışarıdaki düzeni nasıl değiştireceğiz sevgili üstad,gülümseyen insanları mumla arar olduk,başını okşayacağımız çocuklarda azalıyor,cümle kurarken,arasında küfürleri virgül olarak kullanan bir nesil geliyor.

Evet,gelecek,bir yerden başlamalıyız,hemde çok geç kalmadan başlamalıyız,bu güzel anlatıma yakışır bir şekilde geleceği yakalamalıyız.

Saygılar sevgiler.

Berrin dedi ki...

evet evet acilen gitmelisiniz geleceğe :)
ve bu çalan şarkı olmamalı orada ;)

suskunbiradam dedi ki...

Üryan..............

Katılıyorum arkadaşım... Teşekkürler..

Selamlar...

suskunbiradam dedi ki...

Sultan-ı Yegah.....................

Belkide düşlerinde kendini gören bir adam :)))

Sevgiler...

suskunbiradam dedi ki...

mavisihir.............

Güzellikleri hakeden herkes umarım pırıl pırıl sabahlara uyanır...

Selamlar...

suskunbiradam dedi ki...

Recep Altun................

Umarım makineleşen dünyadaki robotluklarımız biter de insan olarak geleceğe adımlar atarız...

Selamlar...

suskunbiradam dedi ki...

gordion960....................

Değişen hızlandırılmış, robotlaşan dünyada duygular kalmadığına göre, ancak bu hareketli müzikler uyabilir diye düşünmüştüm :)))

Selamlar...

suskunbiradam dedi ki...

ramazan..................

Beni anlamışsınız da Ramazan Bey; ne çare siz de ben gibi naçarsınız...

20 yaşlarımda bir film izlemiştim. 3 bölümdü. "Maymunlar Cehennemi"... Bir öngörü idi filmde. Korkarım insanlık o simgesel hale gitmekte...

Selamlar...

suskunbiradam dedi ki...

sihirliyazılar-2.................

Sizin yazılarda ve burda isminizi gördüğümde aklıma çok sevdiğim İzmir geliyor ve İzmir'i görmüş gibi oluyorum...

Umuyorum ve hatta diliyorum ki; 20 yıl sonra kırsalda ev yaptırmak kadar ayıp birşey olmaz :)))

Çünkü insanlar hızla kalabalıklaşıyor ve yalnızlaşıyorlar...

Sevgiler...

suskunbiradam dedi ki...

Tufan...............

Keşke geleceği topluca güzelliklere giderek yaşayabilsek dostum... Tüm yazdıklarınıza katılıyorum...

Ülke değil ülkelerin bu korkunç gidişata dur demesi gerek... Bir devlet galip gelecek yıllar sonra ve belki de dünyaya hakim olacak... Ama; işte orası korkunç...

Artık kullanılamaz hale gelen bitmiş bir dünyaya...

Selamlar...

suskunbiradam dedi ki...

Berrin............

:))) Peki ben acilen gidiyorum... Ama bu hareketli müziği de ibret belgesi olarak yanımda götürüp hüzünlenmek de istiyorum geride kalanlara... :)

Sevgi ve selamlarımla...

Yorum Gönder